oncelikle diyeyim: yazacak pek bir seyim yok, zira munih bugun ilk yaza calan guzel havasini gosterdikten sonra beni yataklara dusurdu. hayatimda cekmedigim bir bogaz agrisi, hafif ates, dusuk tansiyon gibi tek basina cekilmez islerle debeleniyorum hem de allahin aLmanya'sinda. butun gunun aktiviteleri: kitap okumak, biraz almanca fiillere bakmak ve yatmak yatmak yatmak. bir de artik ya acliktan olecegim ya yogi olacagim seceneginden ucuncusunu (yani yemek bulmayi) secerek yurudum tren istasyonumuz Laim S-Bahn'a. planim sehre inmekti. ama baktim ki istasyonda pek ilginc urunler satan bir yer var, daldim iceri, aldim sandvici, onu kemirirken ininininnn, trenden inmis Tatiana! (Tatiana'yi hatirliyoruz degil mi?) geldi yanima, yine rusca agirlikli olmak uzere, biraz almanca bir de benim niyeyse araya karistirdigim ingilizce ve YUNANCA (bu sacma esas) ile konusuyoruz bir seyler. kendisi de cok yasli olmamasina gore daha evvelki bir konusmamizda 20 yasinda bir kizi oldugundan bahsetmisti; o sebeple anac bir insan. bana da "cok zayifsin, yemen lazim. ye ye ye" demeyi ihmal etmedi. balikli bir seyler yapmis, beni davet etti, dedim ben vejetaryenim tatyanaciyim. nedense bizim bolge (iste dogu-guney avrupa, levant, o civarlar) insaninda bir "et yememe" kavrami yok. inanmadi. iste tek tek soruyor, balik da mi? tavuk? kofte? ya ET YEMIYORUM iste! anlatamiyorum da detayli, nein nein, nyet nyet.
sonra bana buyuk kiyak gecerek bana supermarketin yerini tarif etmekle kalmadi, bizzat benimle geldi. ben de her mutfagin birincil ihtiyaclari olan CORN FLAKES ve TURSU aldim ilk evvela. baska seyler de aldim merak etmeyin. simdi bunlari aldim da, kap kacak yok. hatta etrafta gordugum herhangi bir kase yok? yarin buranin mutfagini incelemeyi planliyorum, herhalde goethe institut 4 haftaligina gelen adamin yaninda tencere ve yemek takimiyla gelecegini dusunmemistir. fakat su anda hayatimin en muthis bogaz agrisini gecirdigim icin zaten muz bile yiyemiyorum, kaldi ki catir cutur corn flakes yiyeyim. yarina kader kisfmet.
eve donerken de meger Hirschgarten denen Bavyera'nin en buyuk bira evine ne kadar yakin oldugumuzu gordum. ben esasen ilk bakista birayla ilgili bir sey oldugunu anlamamistim, cunku bana koskocaman bir park gibi gozuktu; acikcasi birayla da pek aram yok. ismini geyiklerden aliyormus, cunku neden? geyik varmis (hirsch=geyik) icine girip bakma firsatim olmadi ama anladigim kadariyla essek gibi buyuk bir arazide bir de beergarten sozkonusu. ben daha ziyade cimle, cayirla, agacla ilgiliyim, musait bir zamanda giderim diye dusunuyorum.
plan: yarin sabah itibariyle iyilesmis olmak ve muze gezmek.
durum: istanbul'u ozledim.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment