(asagi yukari her baslikta da edebi bir gonderme yapmazsa olecek hastaligi)
ve iste zamani gelmisti. tarih: temmuz 25, 2010, vaziyet... aslinda vaziyeti bilmiyorum, daha cami acip disari bakmadim ama sabahin 4.30'u civarinda gozume gozume gunes girmeye basladigina gore (doguya bakiyor oda) vaziyet en azindan gunesli; vatanin butun tersanelerinin ele gecirildigini de zannetmiyorum.
bu noktada,
canimi sikan sey (sadece bu degilse de, stiff upper-lip'imizle itiraf edecegimiz kadariyla) : istanbul'u yine seller almis, arap kizinin camdan bakiyor olmasi. buradan yazlik giyinip gelecegim, lutfen beni yesilkoy irmagi karsilamasin ve sinirimi oynatmasin. zaten su siralar oynak bir sinirim var. (mincon, eger okuyorsan sadece senin anlayacagin bir terim: ROG)
dun gece bavullardan birini hallettim gibi. normal toplanisimdan daha uzun suruyor; cesitli sebeplerden dolayi bazi seylerin bazi yerlerde olmalari falan gerekiyor. bir anda oldu mu sana duzenli bavul toplama stresi? bir de kirilacak seyler almisim, onlarin kirilmadan transportasyonu sart. kirilacak sey! dikkat edin!! ucak! falan diye costugum icin el kadar seyleri torsom boyutlarinda bubble wrap'e saran fransizlari da kiniyorum. ya da neyse, belki sonra arkalarindan dua ederim. ama su asamada hic bir yere sigmayan tuhaf sekilli bubble-wrapler var (suspiciously looking like limbs) ve bu beni mutsuz etti.
ustelik, munih'teki son gunum icin planlarim sadece uc saat uyumus olmak degildi. hesapta dun disari cikacak, son almam gereken (yani bence almam gereken) seyleri tamamlayacak, bugun de gec kalkip kalani toparlayacaktim. hain kader! neyse, artik elimizdekilerle idare edecegiz. aksam 4'e kadar disarida atilacak sey haric her seyi toplamis olmam gerekiyor ki, munuhlu taksici ismayilabi beni goethe institut gaesthaus'un onunden alsin, sonra sirf taksi para yazsin diye goethe institut ana binaya ugramak zorunda kalalim, ben odanin anahtarini teslim edip depozitoyu alayim, oradan havaalanina gidelim. kafamdan bir hesap yaptim (cunku en nihayetinde turkum) anahtarin depozitosu sanirim her sekilde taksinin bu gereksiz turnesinden daha yuksek bir meblag, o zaman yapilir. oyle olmasa, binada birilerine verecektim anahtari, ya da ustune takacaktim. pratik zekama ve konyali kurnazligima (konyayla uzaktan yakindan alakam olmamasina ragmen) hastayim.
bu blog da, farkettiyseniz, benim munuh maceralarimdan hayli sapti. oncelikle munih'te cok kalmadim, onun etkisi buyuk. 28 gunun 11 gun kadarini paris'te gecirinde mardin-munuh hattindan munuh-paris hattina donustu mevzu. bu araya giren ve zamanla uzayan mesafeler (prekazi'nin 80 metreden attigi gol gibi) sebebiyle almanca'yi da sahane ogrendigimi tahmin edersiniz. simdi bir bavyerali agziyla dankeschein ve uzata uzata genaau genaau diyorum; yani sanirim bundan ibaret. tamam iki uc soru sorup, basit cevaplar da verebilirim ama o noktada kaldik. ama hala kulturwissenschaft, hala kunstwissenschaft: bunlar harddiskte kayitli. peki pinar'in genaau demeyi ogrenmesi icin guzel beldemiz munih'te 4 hafta gecirmesi gerekiyor muydu? bu soruyu siz okuyuculara birakiyorum (cevabi da hayir bu arada.)
simdi izninizle ask-i memnu'nun son bolumunu interweblerden izleyip, decompression chamber'a girecegim ki turkiye'ye gece itibariyle ayak bastigimda etrafta danseden maskeli behlul'ler gorursem oldum ve purgatory'e gittim zannetmeyeyim.
tschuss!
Friday, June 25, 2010
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
ROOOOGGGHHH!!! (ROG canım, ROG çileli başım. Hep ROG.)
ReplyDeleteDöndün galiba artık? Hoşgelişler. Ama allahın belası gibi yağmur var. Ben camdan bakıyorum, siz kaçın kendinizi kurtarın ya.)
Aşk-ı Memnu'yu izlemedim ama feysbuk o kadar çok video iteledi ki final hakkında etraflıca fikrim oldu. Behlül sete donsuz geliyormuş bu arada, sette çalışan bir arkadaştan öğrendik. Kostümcüden don talebinde bulunmuş.
Bitch-ter'in ölüm sahnesindeki o ağlamaklı suratında hep donsuzluğun acısını gördüm. Don giyelim, şakşaklarımız üşümesin.
yalniz hakkini yemeyelim derim, bihter'in son bolumdeki performansi beren saat'in oyunculuk kariyerinde donum noktasi olmus. "ulan oluyoruz, ciktik ciktik" mi demis nedir bilmiyorum ama, ben alkis tuttum. behlul maskeli bollywood diskosu ise hala ruyalarima giriyor ya. sanirim kurtulus yok kisa vadeli gelecekte.
ReplyDeleteROG tum hiziyla devam ediyor. hele bugun? hele bugun??