soyle ki: by gary moore
aklima gecenlerde (uzulerek ustunden epey bir gectigini farkediyorum) bunu arabada giderken dinledigim geldi, ama bu seferki parizyen volkveys gercegi. carrie bradshaw gibi paris'te dolastim, kuaforlere gittim, simdi de nisantasi'nda soyleydi boyleydi havasinda bir yazi yazmak uzereyim. bu da achtung olsun! (kalbim munuh'te mi kaldi? yooo)
neredeydim? alexandre de paris'yi ararken kaybolup buldugum surada (alexandre'da soyadimi spell ederken ilk harf icin sophie dedigimizden muhtemelen sophie'yi beklediler saat 13.00 civari -ama adresinizi internetlere yanlis koymussunuz aleksandr!): coiff1rst
salonun sefi martial, hem sacimi kesti hem de benim bir turlu begenmedigim rengini tutturdu. netice: memnuniyet. paris'e gelirseniz, illa sacimi bir sey yaptirayim derseniz, champs-elysées'deki (ama sanzelize uzerinde degil, rue marbeuf'de) salona ugrayip adimi verin. martial beni "bir dahaki sefere de bekliyorum, bisous" diyerek ugurladi, sanki gercekten carrie bradshaw'um da (bu arada toplamda iki -sayiyla IKI- sex and the city episode'u izledim, birinde de paris'e gidiyordu KOSKOCA mikhail baryshnikov'la, ve cemkiriyordu oraya buraya, nuyork'u ozluyordu. nesini ozluyorsun carry? o sahane nuyork kisini mi, anlamadim ki? neyse parantez de bir uzadi ki!) sacimi kestirmeye paris'e gidip gelecegim.
ahhh life as a bon vivant! c'est la vie!
(fransizcami burada yariya kadar tukettim zaten, haha)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
blog'un almanya/almanca aci vatan'dan muthis donusumu de dikkatimi cekiyor. yarisi paris olmus bunun ya.
ReplyDeleteben de daha dün "bi gary moore abi vardı, napar ki o?" demiştim kendi kendime. meğerse albüm yapıp dururmuş ama hiç haberimiz yok. bunu da söyleyeyim dedim.
ReplyDeleteama o eski tadi var mi ha soyle bana, var mi?
ReplyDeleteyok canım nerdeeee. öyleyse "o eski halimden eser yok şimdi" sözlü "yalnızım"ı kendisine gönderelim. hatta bunu cover yapsın, alsın yürüsün tekrar.
ReplyDelete